“Merhaba.”
“Selam.”
“Nasılsın
abi?”
Sadece
baktı. Kısa sürdü muhtemelen. Ardından el kol hareketleri ile,
farklı bir gün farklı bir zamanda belki de ne olduğunu
anlayamayacağım, “Ben de bilmiyorum ki,” anlamına gelen garip
hareketlerde bulundu.
Fark
etmiştim. Hangimiz ne biliyoruz ki?
Ardından
bir süre boş boş oturduk. Onu çöplüğümde ilk ağırlayışım
değildi bu, o da alışmıştı artık. O telefonu ile uğraştı,
ben bilgisayarımla. Çok konuşmadık, konuşamadık, hazır
değildik.
Bu
sefer o sordu: “Nasıl gidiyor?”
Gülümsedim
ve kafamı tekrar monitörüme çevirdim.
“Boktan?”
“Yeterli
bir tabir mi dersin?”
“Yeterlisini
bulabilir misin?”
Bir
daha gülümsedim.
Birkaç
saat öylece akmıştı; sadece akmıştı. Ardından sessizliği
bozan yine o oldu:
“Dışarı
çıkalım mı? Biraz hava alırız.”
“Almaya
yetecek paran var mı ki?”
Olabildiğince
içten gülümsemeye çalışmıştım. Fakat bazen, bazı şeyler ne
kadar uğraşsanız da olmuyordu. Üzerime ceketi atıp terk ettim
çöplüğü. Temiz havanın ne faydası olacaksa...
Çok
geçmeden sigarasını eline alıp yakmıştı. Temiz hava
anlayışlarımız cidden uyuşmuyordu. Her ne kadar onu bu halde
görmekten nefret ediyor olsam da bazen, bazı şeyleri ne kadar
uğraşsanız da engelleyemiyordunuz.
O
gün kısa bir yürüyüş yapmıştık. Bir saat gidiş, bir saat
dönüş. Yeterli değildi, yetemiyordu. Bacaklarımın ağrıdığını,
“Yeter artık, lütfen dur!” dediğini hissedebiliyordum. Ama onu
dinlemek istemiyordum.
“Son
sefer saat 11'de,” dedi. “Eve erken gitmek istemiyorum.”
Onun
da bacakları farklı şeyler söylememiş olsa gerek, gördüğümüz
en sakin, insandan uzak banka yöneldik. Belki ikimiz de ne
istediğimizi bilmiyorduk, ancak istemediğimizi bildiğimiz şeylerden
biriydi insanlar.
Konuşmaya
çalıştım. Bilmiyorum, bir şeyleri üzerimden atmak, beni
rahatlatacağına inandığım bir eylemde bulunmak istiyordum. Ama
bu, bunu ilk deneyişim değildi ki. Düşünceler akıyordu
zihnimde. Yakalamaya çalışıyor, belli bir düzene sokmaya,
gereksizleri; acı verici olanları atıp sadece sevdiklerimle
kalmaya uğraşıyordum. Zihnim bana yardım etmiyordu. Sanki düşmanı
benmişimcesine savaşıyordu isteklerimle.
Ya
da ben ne istediğimi bilmiyordum. Ama istemediğimi bildiğim
şeylerden biriydi yalnız kalmak.
Ardından
onu hayal ettim. Narin vücudu, tatlı bakışlarıyla bana
gülümseyişini.
“Keşke...”
dedim derin bir nefes vererek.
“Değil
mi?”