17 Nisan 2013 Çarşamba

Karanlık


            Karanlıkta uyandım.
            Bu gece de kendimi istemsizce karanlığın kucağına bıraktım. O, kalın; can yakan kolları ile beni çevrelerken sessizce durup sonumu bekledim.
            Aslında çığlık atıyordum. Dışarıdan duyulmuyordu belki ama içten içe boğazlarımı yırtarcasına çığlık attığımı biliyordum. Sessiz çığlıklarım...
            Sonsuzluk hissi bu olsa gerek. Gözün görmediği, kulağın herhangi bir ses duymadığı; zamanın geçip geçmediğini dahi anlayamadığın o an. Tüm algılarımı kaybetmiştim. Düşüncelerim de kendi sağlık sınırını aşmak üzereydi.
            Derken bir rahatlama hissettim. Hareket edebildiğimi fark ettim. Anlaşılan tüm algılarım ölmemişti. Karanlık, sonunda o kalın kollarını çekmişti.
            Ama neden?
            Yürümeye başladım. Her yer dümdüzdü. Ne bir tümseğe takılıyor, ne de herhangi bir nesneye çarpıyordum. Tenime çarpan rüzgar hissinden mahrumdum fakat kapalı bir alanda bulunmadığımın da farkındaydım.
            Neredeyim ben?
            Sonrasında aklımda o fikir belirdi. Muhtemelen şu an onun oyununu oynuyordum. Beni izlemekten, yapacaklarımı tahmin etmekten zevk alıyordu belki de. Bu düşüncenin kafamda belirmesi ile bulunduğum yerde bağdaş kurarak oturmam bir oldu.
            “Hayır!” dedim. Çok garip. Bu sefer kendi sesimi de duyabilmiştim. “Senin oyununu oynamayacağım!”
            Herhangi bir cevap yoktu. En ufak bir tepki dahi oluşmamıştı. Yine de hissedebiliyordum... Üzerimdeki o iğrenç gülümsemeyi, karanlığın pis kokulu nefesini hissedebiliyordum.
            O anda burnumun artık koku alabildiğini de fark etmiştim. İçimde çocukca bir neşe belirdi. Benden alınan ne varsa birer birer geri geliyordu. Heyecanlandım. Ayağa kalkıp koşmaya başladım.
            Esinti vardı... Dalga sesleri eşliğinde gelen bir esinti. Hissedebiliyordum. Toprağın tatlı kokusunu duyup kuşların cıvıltısı ile dans edebiliyordum.
            Fakat neden hâlâ göremiyordum?
            Derken yine yokluğun içinde bulmuştum kendimi. Adımlarım yavaşlayıp, vücudum hareket etmeyi kestiğinde çevremde en ufak bir ses, his veya koku kalmamıştı. Yine hissetmiştim o elleri çevremde. Karanlık beni sıkı sıkıya tutuyor, verdiği ne varsa geri alıyordu.
            “Beni bırakmayacaksın değil mi?” diye sordum. Sesim çıkmamıştı...
            “Burada sonsuza dek oyuncağın olarak kalacağım değil mi?”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder